Yükleniyor...

Blog Sayfası

Bağlam Psikiyatri blog yazıları

16
Şubat
2020

Psikiyatrik Bozukluklarda İlaç ve Diğer Biyolojik Tedaviler

Dünya sağlık örgütü, sağlıklı olma halini, biyolojik, psikolojik ve sosyal açından tam bir iyilik hali
olması şeklinde tanımlamaktadır. Modern tıbbın bir dalı olan psikiyatride psikolojik alanın tam bir iyilik
halinde olması için gayret gösteren bir disiplindir. Bu disiplinde diğer tıp alanları gibi “tanı”nın varlığı, ne
olduğu önemli bir yer tutar. Diğer tıp alanlarından farklı olarak çoğu insanın zihninde ruhsal sorunların
varlığı iki kavrama sıkıştırılmıştır -psikolojik rahatsızlığın varlığı veya yokluğu-. İnsanların zihninde ruhsal
hastalıkların bu iki kavrama sıkıştırılması en önemli nedeni, psikiyatride ölçülebilir alanın nesnel olmadığı
iddiasıdır. Bu iddianın en önemli destekleyicisi, bütün ruhsal belirtilerin hasta ya da sorun yaşamayan
bireylerde de görülüyor olmasıdır. Örneğin mutsuzluk çoğu insanın günlük yaşamda sıklıkla yaşadıkları bir
belirti olmasının yanı sıra depresif bozukluk içinde bir belirti ve tanı kriteridir. Her bireyin deneyimlediği
mutsuzluk ile depresif bozuklukta olan mutsuzluk halinin ayrımı, bu belirtinin yoğunluğuna, süresine ve
diğer belirtilerinin varlığı ile yapılır. Durum böyle iken depresif bozukluğun normal yaşantının bir
varyasyonu, sürekliliğin bir ucu olduğu ve hastalık olmadığını iddiasının oldukça fazla sahibi ve alıcısı
bulunabilmektedir. Bu iddianın diğer ucu ise, bu ruhsal sürecin artık kendini besleyen, otonom özellikleri
olan, insanın yaşam kalitesini oldukça düşüren ve insan biyolojisinde bir karşılığı olduğu düşüncesidir.
Örneğin depresif bozukluk tanılı hastaların beyin görüntüleme çalışmalarında bazı beyin alanlarının
hacminin küçüldüğü ve tedavi ile yeniden düzeldiği saptanmıştır.

Ruhsal tanının diğer önemli bir işlevi, kişinin ihtiyacı olan ruhsal sağaltıma ulaşmasını, olası
riskleri ve hastalığın insanın hayatında ne kadar yer tutacağını ilişkin öngörünün sağlamasıdır. Ruh sağlığı
çalışanları tanı ve diğer kişisel özellikleri bir araya koyarak kişinin en uygun yardımı almasına yardımcı
olurlar. Tıbbın bütün alanlarında ilaç dışı tedaviler de yer tutmaktadır. Örneğin, diyabet (şeker)
hastalığında hayat tarzı değişikliği birinci sıra tedavi önerilerinden birisidir. Fizik tedavi pratiğinde
fizyoterapi çok önemli bir tutar. Bütün tedavi şekilleri birbirlerinin rakipleri değil destekleyicileridir.
Bir hastanın tanısının varsa belirlenmesi ve diğer koşullarla birlikte en uygun tedavinin seçimi
önemli bir adımdır. Bu seçim deneyimli klinisyenin bugüne kadar üretilmiş bilimsel bilgi ve
hastanın/danışanın öznel durumuyla harmanlanarak yapılır. Bu kararda eğer seçim şansı varsa,
hasta/danışan sürece mutlak suretle dahil edilmesi gerekir. Bir insanın öznel durumunu ancak o insanın
kendisi en iyi ifade edebilir. Örneğin hafif şiddetli depresyonda ilaç ve psikoterapi arasındaki seçim söz
konusu olduğunda hasta/danışan ile ortak bir karar alınabilir. İki tedavinin de birbirlerine üstünlükleri
yeterince açık olarak ortaya konamamıştır. Kişi her hafta terapiye devam edecek zamanı olmayabilir ya
da gebelik gibi bir durum olduğunda alternatifi varken ilaç kullanmak istemeyebilir.

Konunun önemli bir yanı, tedavi seçeneklerinin varlığıdır. Ülkemiz deneyimli ve donanımlı
psikoterapi uygulayıcıları açısından batılı ülkelere kıyasla daha zengin değildir. Bu olanaksızlıklar bazen
kişilerin ya da ruh sağlığı uygulayıcılarının seçeneklerini daraltmaktadır. Bu daralma sıklıkla -psikiyatr ilaç
yazan diğer ruh sağlığı çalışanları psikoterapi yapar- şeklinde önyargıya dönüşmüş durumdadır. Hem
psikiyatrlar hem diğer ruh sağlığı çalışanları aldıkları eğitimlerin neticesinde uygun değerlendirmesi
yapılmış kişilerle psikoterapi çalışması yapmaktadırlar.

Bir tanısı olmayan bireylerde ise danışmanlık ve diğer psikoterapötik yaklaşımlar ön plana
çıkmaktadır. Durumun bir hastalığa dönüşmeden önünün alınması en uygun yaklaşımdır. Koruyucu ruh
sağlığı hizmetleri çerçevesinde kişiye önemli bir ruhsal yük yaşatmadan bertarafı önerilir.

Çoğu ruhsal hastalığın ilaç tedavisinin alternatifi veya üzerine eklendiği psikoterapiler mevcuttur.
Depresif bozukluklar, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, fobiler, öfke kontrol sorunları, cinsel
işlev bozuklukları, kişilik özelliklerine bağlı sorunlar, travma sonrası bozukluklar, bedensel belirtilerle
ortaya çıkan bozukluklar, yeme bozuklukları gibi tanı kümelerinde psikoterapi başat rol oynamaktadır.
Kişisel özelliklere, kişinin ek problemlerine, hastalığın o anki durumuna bağlı olarak tedavi ilaç tedavileri
eklenebilir veyahut tedaviye ilaç tedavisi ile başlanabilir.

Bipolar bozukluk, şizofreni, gelişimsel bozuklukları, diğer hastalıkların seyrinde ortaya çıkan
psikotik bozukluklar, bunama gibi hastalıklarda ise ilaç gibi biyolojik tedaviler daha önem kazanmaktadır.
Psikoterapi uygun hastalarda tedaviye eklenebilir.

En sık kullanılan psikotrop ilaçların başında antidepresan adı altında bilinenler vardır. Bu ilaçlar
yaygın olarak antidepresan olarak bilinse de kaygı giderici ve obsesyon giderici amaçla da kullanılırlar.
Sağlık çalışanlanları tarafından SSRI olarak adlandırılan bu ilaçlar bütün dünyada ve Türkiye’de en sık
kullanılan psikotrop ilaçlar gruplarından birisidir. SSRI serotonin geri alım engelleyici baş harflerinden
oluşturulmuş bir kısaltmadır. Adından da anlaşıldığı gibi bu moleküller, serotonin maddesi üzerinden
çalışmaktadır. Yine diğer nörotransmitter sistemleri de etki eden –dopamin ve noradrenalin- ilaçlar
mevcuttur. Bu ilaçların bağımlılık yapmadıkları bilinmektedir. İlk SSRI doksanlı yılların başında
sentezlendikten sonra bağımlılık bildirimi bulunulmamıştır. İlaç deneyimi olan insanlar “bu ilacı bir gün
almazsam bazı belirtiler yaşıyorum öyleyse bağımlı oldum ben bu ilaca” şeklinde bir akıl yürütmeleri
olabilir. Bu ilaçların onlara yaşattığı kesilme belirtileridir. Bu belirtiler doz azaltıldığında veya kesildiğinde
3 hafta boyunca devam edebilir. Bu kesilme belirtileri bağımlılık riskine işaret etmez. Kesilme belirtileri
yapmalarına rağmen, tolerans ve keyif yapmadıkları için bu ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Hekiminiz size bu
kesilme belirtilerini yoğun yaşamamanız için aşamalı bir ilaç kesme/değiştirme seçenekleri sunacaktır.
Psikiyatri hekimlerinin bir diğer sık kullandığı ilaç grubu dopamin reseptör blokajı yapan ilaçlardır.
Bu ilaçlar yine depresyon tedavisinde olduğu gibi, ilk endikasyonları üzerinden isimlendirilmişlerdir.

Psikoz önleyici anlamında kullanılan anti-psikotik terimi bu ilaçların yaygınlaşmış adıdır. Dopamin blokajı
yapan ilaçlar günümüzde sadece psikoz önleyici olarak değil, sıklıkla daha düşük dozlarda kaygı giderici,
depresyon tedavisine ekleme, dürtü kontrol sorunlarında, davranış kontrolünün sağlanması gereken
durumlarda kullanılmaktadır.

Sonuç olarak klinisyen sizi deneyimi psikoterapi seçeneği dahil en uygun seçeneklerle sizi
buluşturan ve bütüncül sağlık haline ulaşması için gayret gösterendir. Tedavi seçeneklerinin bu kadar
çeşitlendiği bir dünyada, ekip çalışmasının ve ekibin bütün sorunlara yanıt verebilecek yetkinlikte olması
nitelikli bir hizmet için elzemdir.

Hazırlayan: Uzm. Dr. Akın COŞKUN

 


Top